"Minber Dokunulmazlığı" talebi

​Okunan hutbelerin yargı konusu olamaması gerektiğini belirten Mil Diyanet-Sen Genel Başkanı Celaleddin Gül ve İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Beşir Şimşek, minber dokunulmazlığının olması gerektiğini belirtti.

Advert

Türkiye’de okunan hutbelerin yargı konusu olmaması gerektiğini dile getiren Manevi İlkeli Liyakatli Sendikacılık (Mil Diyanet Sen) Genel Başkanı Celaleddin Gül ve Alimler ve Medreseler Birliği Genel Başkan Yardımcısı (İTTİHADUL ULEMA) Genel Başkan Yardımcısı Beşir Şimşek, "Minber Dokunulmazlığı" talebinde bulundular.
Diyanet İşleri Başkanlığının hizmet kolunda kurulmuş bir sendika olduklarını söyleyen Gül, 5816 sayılı Kanun gibi "Minber Dokunulmazlığı" yasası istediklerini belirtti.
 
Gül, "Minber dokunulmazlığı talebinin esas gerekçesi şudur: Malumunuz olduğu üzere birkaç senedir Diyanet İşleri Başkanlığımıza karşı yıpratma ve itibarsızlaştırma kampanyaları yürütülüyor. Bunlara karşı ciddi tedbirlerin alınması gerekiyor. Bu ciddi tedbirlerden bir tanesi de minber dokunulmazlığıdır. Diyanet İşleri Başkanımızın okuduğu iki hutbe maalesef mahkemelik oldu. Sonuç itibariyle yargının konusu oldu. Biz okunan hutbelerin gerek birinci hutbenin gerekse de Ayasofya’da okunan hutbenin hatta camide okunan hiçbir hutbenin yargının konusu olmaması gerektiğini savunuyoruz. Dolayısıyla okuduğumuz hutbelerin yargının ve mahkemelerin konusu olmaması için mutlaka kürsü ya da minber dokunulmazlığının Diyanet İşleri Başkanlığına getirilmesi gerekiyor. Çünkü okuduğumuz hutbeler yargının konusu olduğunda dinimiz ve dini değerlerimiz halkımız nezdinde itibar kaybına neden oluyor. Güven bunalımı ortaya çıkıyor." dedi.
 
"Minber dokunulmazlığının bir an önce TBMM’de gündeme getirilmesi gerekir"
 
Gül, "Bizim bu konuda iki teklifimiz var. Bunun kamuoyu nezdinde karşılık bulacağına inanıyorum. Bir defa İstanbul Sözleşmesi'nin iptalinin gerçekleşmesi gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemiz gerekiyor. İkincisi de minber dokunulmazlığının bir an önce TBMM’de gündeme getirilmesi gerekir. 83 milyon milletimiz bu gelişmelerden rahatsız, bunun bilinmesi lazım. Okunan hutbelerin bu kadar spekülasyon konusu yapılması itibar kaybına neden oluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çok seçkin bir ekiple hazırlanan ve her Cuma okunan bir hutbe var. 81 ilde camilerde okutulan bu hutbelerin dokunulmazlığını talep ediyoruz." ifadelerini kullandı.   
"Alimlerin 'mahkemelik olurum' endişesi taşımaması gerekir"
 
"Minber Dokunulmazlığı"nın gerekli olduğunu dile getiren İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Beşir Şimşek şunları söyledi:
 
Biz Müslüman bir toplumda yaşıyoruz. Haliyle cami de minber de kürsü de dinimizin şiarlarındandır. Bunlar Peygamber’in (Aleyhissalatu Vesselam) makamıdır. Buralarda yapılan hitaplar da elbette ki, Müslüman halka yapılan hitaplardır. Bu millet dinini camiden, minberden öğreniyor, orada okunan Kur’an’dan sünnetten öğreniyor. Dolayısıyla bu tür yerlerde İslam’ın emir ve nehiyleri konuşulduğu takdirde bunu konuşan hatiplerin, alimlerin elbette ki, korkusuzca anlatması, ben bunları söylersem mahkemelik olurum endişesi taşımaması gerekir. Bu ortamın ona sağlanması lazımdır. Bu memlekette her zaman din ve vicdan özgürlüğünden bahsedilirken bir alimin veya bir hatibin dini insanlara özgürce anlatamaması ne kadar büyük bir çelişkidir. Dinin emir ve yasakları rahatça anlatılamayacaksa bu millet dinini nasıl öğrenecek, nasıl yaşayacak? Onun için yetkililerin bu makamlarda duran kişiler için nasıl ki, Meclis'te ‘Kürsü dokunulmazlığı’ varsa burada da bir tür ‘Minber dokunulmazlığının’ olması gerekir.
"Eğer İslami hakikatler minberde bile aktarılamayacaksa bu din nasıl anlatılacak?"
 
Konuşmasının devamında Şimşek, "Sapkın grupların İslam’ın esaslarının, yasaklarının açıklanmasına tepki gösterip mahkemeye taşıması ve bunu kabul eden yargının durumu son derece yanlıştır. Hitap Müslüman halka yapılmaktadır. Buna inanmayan insanların bunu mahkemeye taşıma hakkı yoktur. Yargının da bu konuda kendini gözden geçirmesi gerekir. Eğer İslami hakikatler minberde bile aktarılamayacaksa bu din nasıl anlatılacak? Alimler her şeyi göze alarak hak ve hakikatleri dile getirmelidir. Bu konuda gerekirse sıkıntıları da göze almalıdırlar. Ama Müslüman bir memlekette de eğer camisinde de minberinde de hakikatler konuşulmayacaksa bu nerede anlatılacak? Toplum nasıl ıslah edilecek. Küçük bir sapkın grubun isteği doğrultusunda haramları, sapkınlıkları, toplumu ifsad eden fiilleri söylemezsek Allah katında sorumlu oluruz. Alim kendinden bekleneni yerine getirmeli; ama yetkililer de bu konuda adımlar atmalıdırlar." şeklinde konuştu. (İLKHA)
 

Advert

Paylaş: