Koronaya sevinip, teşekkür mü edelim?

Gurbetteki Hemşehrimiz Said Şahin`in Doğruhaber Gazetesindeki Yazısı

Koronaya sevinip, teşekkür mü edelim?

Advert

Ben Koronanın sadece bir virüsten ibaret olduğunu düşünmüyorum.

Biz Müslümanlar hayata Kur’an penceresinden, tarihsel ilahi pratikten, Allah nazarı ile bakmak zorundayız. Bütün dünyayı etkileyen ve etkisini gittikçe artıran böyle bir virüsün, dalından düşen her yaprağın O’nun izni ve bilgisi dahilinde düştüğü, Yüce Yaratıcı ile bir ilgisi ve ilişkisi olmadığı düşünülemez.

İçimizde Allah ile irtibatlı kimse olmadığı için bu konuda net şeyler söyleyemeyiz. Ancak Kur’an’a ve Allah’ın geçmiş ümmetler içinde uyguladığı ilahi sünnet pratiklerine bakarak tespitlerde bulunabiliriz.

Mesela bu belanın sebebinin, yeryüzünde yaşanan ve yaşatılan zulümler, açlıklar, ölümler, acılar, çocukların Allah’a şikayeti, kadınların feryadı olduğu tespitinde bulunabiliriz. İnsanoğlunun doyumsuz iştahı ile tükettiği yeryüzü kaynakları ve bozduğu ekolojik dengenin bir sonucu olduğunu da söyleyebiliriz.

Artan günahların, haramların ve Allah’a isyanların bir cezası olduğu... Veya bunların dışında Allah’ın insanoğlunu bütünü ile imtihana tabi tutması olarak da bakabiliriz.

Bunların hepsi mümkündür. Bütün bunlarla birlikte son günlerde, özellikle seher vakitlerinde, tefekkür ederken şu husus aklıma geliyor.

Bana öyle geliyor ki Yüce Allah, yeryüzünü bir şeylere hazırlıyor. Nelere derseniz, bilmiyorum. Ama yeryüzünü saran böyle bir olayın, ilahi nazar açısından sıradan bir şey olmadığını, sadece ceza veya imtihan barındırmadığını, bütün dünya için bir şeylerin habercisi ve hazırlayıcısı olduğunu düşünüyorum, daha doğrusu öyle seziyorum.

Bu, geleceği bildirilen Mehdi (as) midir veya Mesih (as) midir?

Veya başka bir şey mi?

Bilemiyorum. Ama neden olmasın!

Hem bizim inancımıza göre Suriye’de çıkacak bir savaştan sonra Mehdi ve Mesih’in (as) zuhur edeceği yok muydu?

Ayrıca Allah yeryüzüne bir kurtarıcı göndermeden önce ve gönderdiği zaman, dünyayı ve toplumları sarsan olaylar yaşattığını da siyer kaynaklarından ve peygamberler tarihinden biliyoruz. Geçmişte bunu yapan Allah, zamanı gelmişse ve gelince, dilerse, yine neden yapmasın! “O dilediğini yapandır.”

Dediğim gibi benimki sadece bir sezgi; ne müneccimim, ne kahin. Keramet ve vahiy iddiasında hiç değilim. Günahlarım, eksikliklerim ve hatalarımla birlikte İslam’ı yaşamaya ve öğretileri uğrunda mücadele vermeye çalışmaktan başka kerameti olmayan bir acizim ben.

Bu virüsün asıl sebebi ve ilahi hikmeti her ne ise, bütün insanlık ve Müslümanlar olarak ders çıkarmaya bakalım. Her nerede yanlış yaptık ve eksik bıraktıysak düzeltme ve tamamlama yoluna gidelim.

Mehdi ve Mesih (as) konusunda ise, yanlış din anlayışı ve yaşantısı içinde, onları bekleyenlerden olmaktan ziyade Allah’ın istediği şekilde yaşayalım. Çünkü Allah’ın göndereceği kurtarıcıları bekleyenler, ne yazık ki söz konusu kurtarıcıların kendilerinden gönderilmemesi üzerine, onlara en büyük düşmanlığı yaptıklarını tarih bize aktarıyor.

Korkarım ki Mesih konusunda Evanjelist Hristiyanlar, Mehdi konusunda da onu kendi toplum ve topluluğundan bekleyen Müslümanlar aynı şeyi yapacaklar.

Rabbim cümlemizi gönderdiklerine ve göndereceklerine tabi olanlardan kılsın.  

Advert

Paylaş: